Alfred Nobel
1833 - 1896
Bugün kendi adıyla verilen Nobel Ödülleri ile tanınan Alfred
Nobel, 1 Ekim 1833’te iflas etmiş bir iş
adamının oğlu olarak İsveç'te dünyaya geldi. Babasının değerli ticari
malzemelerle yüklü gemisi battığı için aile iyice yoksullaşmış, ağabeyleri
Ludvig ve Robert sokaklarda kibrit satarak ailenin geçimine katkıda bulunmaya
çalışıyorlardı. Tarihe ‘dinamitin mucidi’ olarak geçen Alfred Nobel,
patlayıcılara olan düşkünlüğünü babasından aldı. 1937’de Alfred henüz 4 yaşında
bir çocukken babası Immanuel Nobel, Saint Petersburg’a taşınır ve burada bir
mayın fabrikası kurar. Ancak savaştan sonra mayın satışı kesildiğinden Imanuel
Nobel bir kez daha iflasla yüz yüze geldi ve karısını alıp 1859’da Stockholm’e
döndü. Babasının arzusu üzerine dört yıl sonra Alfred de küçük kardeşiyle
Stockholm’e geldi. Büyük kardeşler Ludvip ile Robert ise Rusya’da kaldılar.
Rusya’da fizik-kimya eğitimi gören Alfred Nobel, Stockholm’e
döndükten sonra kimya çalışmalarını babasının laboratuvarında yürütür ve zaman
içinde Alfred Nobel’in patlayıcılara olan ilgisi artar. 1866 yılında yüzde 75
oranında nitrogliserini, yüzde 25 oranında emici bir toprak türü olan
kieselguhr ile karıştırır ve o ‘müthiş’ maddeyi bulur: Nobel’in Güvenlik Barutu
ya da daha çok bilinen adıyla dinamit. Bu buluşu, Nobel’in kısa sürede bütün
Avrupa’da dinamit kralı olarak tanınmasına neden olur. Nobel’in patlayıcılara
olan bu merakı yıllar önce Stokcholm yakınlarındaki Heleneborg’da kurduğu küçük
laboratuarında, deneyler yaparken küçük kızkardeşiEmil’in ölümüne neden
olmuştu. 1879’da Paris yakınlarındaki Sevran’da bir laboratuar kuran Nobel,
buradaki çalışmaları sırasında dumansız barutu keşfeder. Bu dönemde Fransa’ya
karşı kurulan bir ittifakta yeralan İtalya ile işbirliği yapan Nobel, aleyhine
başlatılan kampanyalar sonucunda Paris’i terkederek İtalya’daki San Remo’ya
yerleşir.
Nobel, San Remo’da
1896 yılında beyin kanaması sonucu yaşama veda eder. San Remo’da yanında sadece
bir hizmetçisi, yapayalnız ölen, köpeğinin bile arkasından yas tutmadığı
söylenen Alfred Nobel, vasiyetinde, servetinin 1 milyon kronunun yeğenleri ve
bir dönem aşık olduğu SofieHess arasında paylaştırılmasını, geri kalan 33
milyon 200 bin kronunu da her yıl insanlığa hizmette bulunanlara sunulmasını
istemişti. Bu ödüller fizik, kimya, tıp ya da fizyoloji, edebiyat ve barışa
hizmet olmak üzere toplam beş dalda verilecekti.
Nobel’in bu vasiyeti önceleri büyük tartışma yaratır. Ancak
1900 yılında İsveç Hükümeti Nobel Vakfı’nı kurar. Bu yıldan sonra da Nobel
Ödülleri düzenli olarak verilmeye başlanır.
Alfred Nobel’in bir dahi olduğunu herkes kabul ediyor. Ancak
o sadece dahi bir mucit ve işadamı olmasının ötesinde büyük bir filantrop ve
hümanistti. İsveççe, Rusça, Almanca, İngilizce ve Fransızcayı mükemmel
konuşuyor, okuyor ve yazabiliyordu. Bilgisini aktarmadaki ustalığıyla
toplulukları etki altına alabilecek müthiş bir çekim gücü vardı; ancak bu
yeteneklerini kullanmaya meraklı olmadığı gibi, topluluk arasına katılmayı
sevmeyen, törenlerden, ziyafetlerden, yapay övgülerden nefret eden patalojik
bir çekingenliği vardı. Aşırı gururu, alıngan, depresif ve sorgulayan kişiliği,
Avrupa’yı o dönemde etkisi altına almış olan kötümserlik atmosferiyle
örtüşüyordu.
Dinamiti bulduktan sonra boş durmayan Alfred Nobel,
Stockholm, Hamburg, Ardeer, Paris, Karlskoga, ve San Remo’da laboratuvarlar
kurdu. Sadece patlayıcıyla kalmayıp, latik teknolojisini, suni deri gibi sentetik
maddeleri geliştirdi. Öldüğü zaman 355 patentin sahibiydi. Yirmi ülkede doksan
fabrika kurmuştu. Mucitliğini başarılı ve dinamik işadamlığıyla pekiştiren
Alfred Nobel, dünya ekonomisinde halen önmli rol oynayan şirketler kurdu.
İngiltere’de “ImperialChemicalInd.” (ICI). Almanya’da “Dynamit Nobel”,
Fransa’da “SocieteCentrala de Dynamite”, Norveç’te “DynoIndustrier” o dönemde
kurulan şirketlerden bazıları. Yaşamının son yıllarında da Bofors’u satın aldı.
ASIK SURATLI ROMANTİK
Zamanının en güçlü patlayıcısını bulan, barışın dehşet
dengesiyle korunabileceğine inanan Alfred Nobel, sosyal konularla ve barış
sorunuyla yakından ilgilendi. O dönem için oldukça radikal görüşleri vardı.
Edebiyatla da ilgileniyor, şiir yazıyordu. Fizik, kimya, tıp, edebiyat ve barış
için koymuş ödüller kendi ilgi duyduğu konulardı.
Yazmayı çok severdi. Mektuplarının kopyasını saklardı. Aşk,
erotizm gibi konularda açık vermemeye dikkat ettiğinden bu konularda ne konuşur
ne de yazardı. Gizemli bir yaşamı vardı. Paris’te eczanede çalışan bir kıza
aşık olmuş ancak kız tanışmalarından kısa bir süre sonra ölmüştü. Belki ilk kez
yakalandığı bu aşkın hüsranla sonuçlanması Alfred Nobel’i yıkmış, uzun süre
kendini toparlayamamıştı. Ama çevresindekiler asık suratın arkasında romantik
bir dünyanın gizli olduğuna inanırlardı.
Alfred Nobel, sekreter tutmak için 1878’de gazeteye bir ilan
verdi. İlan üzerine karşısına Kontes Berta Kinsky, çıktı. Berta Kinsky, Suttner
ailesinde öğretmenlik yapmaktaydı. Ama öğretmeni olduğu genç ile aralarındaki
aşk ilişkisi ortaya çıkınca, işine son verilmişti. Berta Kinsky ile
karşılaşmaları Alfred Nobel’in yaşamında dönem noktası oldu. İlk defa yakinen
diyalog kurabileceği kendi ayarında birine rastlamıştı. Kontes Kinsky’nin işe
girişinden bir hafta sonra Alfred Nobel, bir iş gezisine çıktı. Dönüşünde
sekreter masasını boş bulunca şok oldu. Alfred Nobel iş gezisindeyken, Berta
Kinsky’nin öğrencisi olan genç ailesine isyan ederek evden kaçmış ve Kontes ile
evlenmişlerdi. Evliliğin hemen ardından da çift Gürcistan’a göç etmişti. Kontes
ile bambaşka bir dünyaya açılan kapı birden bire kapanmış Nobel bir kez daha
yıkılmıştı. Ama Gürcistan’a giden Kontes Nobel’le ilişkisini mektuplaşarak
sürdürdü. Osmanlı-Rus savaşını yakından izleyen Kontes, kitap yazmaya başladı.
Kocasıyla pasifist bir çizgiyi seçen Kontes, Nobel’e yazdığı mektuplarda bu
konuyu ağırlıklı olarak işledi.
Araştırmacılar, Kontes ile Nobel arasında hiçbir zaman aşk
ilişkisi olmadığını, sıcak diyalogla başlayan dostluğun yazışmalarla pekiştiği
görüşündeler. Araştırmacılara göre Nobel’in barış hareketlerine ilgisi de
Kontes’ten etkilenerek başladı. 1905’te barış ödülünün “Dünya pasifistlerinin
öncüsü” olduğu gerekçesiyle Kontes’e verilmiş olması da bu görüşlere doğruluk
kazandırıyor.
TALİHSİZ BİR AŞK DAHA
Aşık olduğu kızın ölümü ardından Kontes’in Paris’i terk
edişinden sonra Nobel bir süre ne yapacağını bilemedi. Yaşamındaki boşluğu
Avusturya’da kaplıca tanıştığı SofieHess ile doldurmak istedi. Aralarında
başlayan ilişki üzerine Nobel genç kızı Paris’te bir daireye yerleştirdi. Fakat
Sofie, Fransızca öğrenmekte zorluk çektiğinden bir süre sonra da ailesini
özlediğinden Viyana’ya geri döndü. Bu arada Sofie’nin başkasıyla ilişkisinden
bir de çocuğu oldu. Nobel buna rağmen genç kıza para yollamaya devam etti. Talihsiz
ilişki Nobel’in ölümünden sonra da tatsız olaylara yol açtı. Sofie “Mektupları
satarım” tehdidiyle Nobel Vakfı’ndan para talep etti. Sonunda bir milyon kron
alarak mektupları vakfa teslim etti.
Buluşları ve vasiyetiyle adını ölümsüz kılan Alfred Nobel’in
talihsiz rastlantılarla dolu yaşamı 1896’da San Remo’daki evinde noktalandı.
Yaşamı boyunca “Gaddar, ruhsuz” diye suçlanan Alfred
Nobel’e, servetini ödüllere bıraktığından dolayı ölümünden sonra da deli dendi.
Üstelik vasiyeti tuhaf bulup şaşıranların başında İsveç Kralı, İsveç Bilimler
Akademisi ve tıp ödülü hakkında karar veren Karolinska Enstitüsü gelmekteydi.
Hatta Kral, “Bu ödül saplantısını adamın kafasına Kontes Kinsky soktu” deyip
vasiyeti yargı yoluyla bozdurmak için Alfred’in yeğeni Emanuel’i Rusya’dan
çağırdı. Ancak Emanuel, amcasının vasiyetini beğendiğini söyleyerek Kral’ı
dinlemedi ve Nobel ödüllerinin de önünü açmış oldu.
İşte yaşamı yalnızlık ve hüzün içinde geçen hüzünlü bir
şekilde noktalan ama adı dünyanın en prestijli ödülüyle akıllara kazınmış olan
Nobel’in yaşam öyküsü.
0 yorum:
Yorum Gönder
Görüş, Öneri ve İsteklerinizi "YORUM" Yazarak Tarafımıza Ulaştırabilirsiniz. Ulaşmakta Güçlük Çektiğiniz Talep Ettiğiniz Konuları Bize Ulaştırırsanız Sitemizde İstediğiniz Yazıları Yayınlayabiliriz.